Paylaş :

Genç Bir Sommelier'in Yolculuğu: Yarışmalardan Yeni Deneyimlere

Genç Bir Sommelier'in Yolculuğu: Yarışmalardan Yeni Deneyimlere

Sommelier’lik yolculuğumda katıldığım yarışmalar benim için sadece birer sınav değil, aynı zamanda büyük öğrenme ve gelişim fırsatları oldu. Chaine des Rôtisseurs tarafından düzenlenen 15.Genç Sommelier Yarışması ile başlayan bu serüven, ardından Cenevre’de gerçekleşen Uluslararası Genç Sommelier Yarışması ile devam etti. İkisi de bana hem mesleki hem de kişisel anlamda unutulmaz deneyimler kazandırdı.

Türkiye’deki yarışmaya hazırlanırken özellikle WSET ve Court of Master Sommeliers kaynaklarına yoğunlaştım. Her gün teori için en az iki saat çalıştım; tadımda ise farklı bölgelerden gelen aynı varyeteleri ve özgün çeşitleri özellikle yan yana denemeye odaklandım. Stil farklarını keşfetmenin en iyi yolu buydu ve gerçekten en çok geliştiren kısım olduğunu düşünüyorum. Bu disiplinli hazırlık süreci, hem teorik bilgimi hem de tadım becerilerimi güçlendirdi.

Genç Bir Sommelier'in Yolculuğu: Yarışmalardan Yeni Deneyimlere

Yarışma günü yoğun bir heyecan vardı. Teori, tadım ve sözlü mülakat olmak üzere üç aşamadan oluşan sınavda, teoride kendimi güçlü hissettim. Soruların yanında tadım yetenekleri de değerlendiriliyordu ve burada en başarılı olduğumu düşündüğüm bölümdü. Sözlü mülakatta da yüksek puan alarak finale kalanlardan biri oldum. Ancak sahnede yapılan servis bölümünde heyecan ve stresin yoğunluğuyla bazı hatalar yaptım. Bu konuda kendimi geliştirmek için çalışmaya başladım. Bunun en büyük faydasını Ağustos ayında Court of Master Sommeliers sınavına girdiğimde gördüm; çok daha rahat, özgüvenli bir şekilde sınava katıldım ve Certified Sommelier sertifikasını aldım. Genç Sommelier Yarışması’nda eksiklerimi görmem, aslında beni daha hızlı hazırlayan bir dönüm noktası oldu. Tabi ki yarışmadan sonra Osman ve Kerem ile arkadaşlığımız devam etti ve birlikte teori çalışmaları yaptık ve bunun faydaları kesinlikle çoktu.

Genç Bir Sommelier'in Yolculuğu: Yarışmalardan Yeni Deneyimlere

Bu deneyimin ardından yolculuğum Cenevre’ye uzandı. Her ülkenin birincilerinin katıldığı Uluslararası Genç Sommelier Yarışması, organizasyonun tarihindeki en kalabalık ekiplerden biriyle gerçekleşti. Dört gün süren programın ilk akşamı, aperitifler ve atıştırmalıklar eşliğinde düzenlenen tanışma buluşmasıyla başladı. Farklı ülkelerden gelen yarışmacılarla aynı masada bulunmak, daha ilk andan itibaren yarışmanın çok kültürlü ve dostane atmosferini hissettirdi.

İkinci gün ise şarap dünyası için adeta bir açık hava dersi gibiydi. UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Lavaux bölgesine yapılan gezi unutulmazdı. 12. yüzyılda Cistercian rahipleri tarafından inşa edilen teraslarda hâlâ bağcılık yapılıyor. Bölgenin şarapları, güneşin yanı sıra Cenevre Gölü’nden yansıyan ışık ve taş duvarların gece yaydığı ısıyla olgunlaşıyor. Burada Chasselas ve Pinot Noir gibi çeşitleri tatmak, şarabın terroir ile ilişkisini daha derinden anlamamı sağladı. Ziyaret ettiğimiz üreticiler arasında köklü aile bağlarıyla üretim yapan Cave Champ de Clos, modern tekniklerle geleneksel yöntemleri buluşturan Clos du Château ve altı kuşaktır aynı aile tarafından işletilen Domaine de la Roche 1859 vardı.

Üçüncü gün sınav günüydü. Yazılı teori, tadım ve servis olmak üzere üç aşamadan oluşan sınav, Türkiye’deki yarışmaya kıyasla çok daha zorluydu. Soruların detay seviyesi, tadımın hassasiyeti ve servisin titizliği uluslararası standartların ne kadar yüksek olduğunu net biçimde gösteriyordu. Ertesi gün finalistler açıklandığında sahneye çıkanlar arasında ben yoktum. İlk anda bir hayal kırıklığı hissetsem de, geriye dönüp baktığımda bu yarışmanın bana çok daha değerli bir şey kazandırdığını fark ettim: farklı ülkelerden gelen, kendi alanlarında başarılı ve azimli meslektaşlarımla kurduğum arkadaşlıklar.

Genç Bir Sommelier'in Yolculuğu: Yarışmalardan Yeni Deneyimlere

Cenevre’de edindiğim en büyük kazanım, mesleğin sadece bilgi ve beceri değil, aynı zamanda paylaşım, dayanışma ve uluslararası bir toplulukla bağ kurma olduğunu görmek oldu. Türkiye’de başlayan bu yolculuk, Cenevre’de devam ederken bana hatalarım, başarılarım, öğrenimlerim ve dostluklarımla birlikte çok şey kattı. Son olarak Chaîne des Rôtisseurs Türkiye’ye ve IWSA’ya böyle bir fırsatı sunduğu için çok teşekkür ederim.

Vive la Chaîne,

Ersin Topkara